GENÇLERİN YENİ MEKANI BURASI HERKEZ BURDA SEN NERDESİN ? HOŞ GELDİNİZ |
|
| Ülkücülük.. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
DaRbé Admin
Mesaj Sayısı : 159 Yaş : 30 Okuduğunuz Okul ? : Mehmet Emin Horoz Lojistik Anadolu Meslek Lisesi Mezun Olduğunuz Okul ? : Mustafa Pars i.ö.o Kayıt tarihi : 19/04/08
| Konu: Ülkücülük.. Ptsi Nis. 21, 2008 7:36 pm | |
| Türk siyasetinde özellike 70'li ve 80'li yıllarda oldukça aktif rol alan milliyetçi muhafazakar ideoloji. Kökenleri Ziya Gökalp'a kadar uzansa da gerçek anlamda kurucusu Alparslan Türkeş'tir.
Ülkücüler kendilerini milliyetçi olarak tanımlar, millet anlayışını savunur, kültür kökenli millet anlayışına verdikleri önemi vurgularlar. Ülkücüler Türk-İslam Devleti tarihini özgeçmişi olarak kabul eder, hareketlerinin kurucusu olan Alparslan Türkeş'in yolundan devam ederler.
Ülkücü düşünce, doktriner bir düşünce sistemidir, ve doktrini 9 ışıktır. 9 Işık doktrini, Alparslan Türkeş tarafından yazılan, 9 Işık isimli kitap vasıtası ile Türk milletinin yararına sunulmuştur.
Ülkücü düşünce; Faşizm, Komünizm, Kapitalizm ve Emperyalizm'in Türkiye ve Dünya çıkarları için uygun olmadığını savunur. Komünizm ve Kapitalizm dışında, 'Ulusal Kalkınma Modeli'ni benimsemesi sebebiyle, "üçüncü yol" olarak adlandırılabilir. Japonya'nın gelişme şekli de buna örnek verilebilir.
Ülkücülük, günümüzde sadece Türkiye'de değil Türk dünyasında (Irak Türkmenleri, Azeriler) da destek görmektedir.
Dokuz Işık
1. Milliyetçilik 2. Ülkücülük 3. Ahlakçılık 4. Toplumculuk 5. İlimcilik 6. Köycülük 7. Hürriyetçilik ve şahsiyetçilik 8. Gelişmecilik ve halkçılık 9. Endüstricilik ve teknikçilik.
Ziya Gökalp, (1876-1924) özellikle Milliyetçilik ve Türkçülük üzerine kaleme aldığı eserleri ile ünlenmiştir.
23 Mart 1876’da Diyarbakır’da doğdu. 25 Ekim 1924’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Mehmet Ziya. Babası yerel bir gazetede çalışan memurdu. Eğitimine Diyarbakır’da başladı. Amcasından geleneksel İslam ilimlerini öğrendi. 18 yaşında intihara teşebbüs etti. Bir yıl sonra 1895'te İstanbul’a gitti. Baytar Mektebine kaydını yaptırdı. Buradaki öğrenimi sırasında İbrahim Temo ve İshak Sükûti ile ilişki kurdu. Jön Türkler’den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. Muhalif eylemleri nedeniyle 1898’de tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldı. Serbest bırakıldıktan sonra 1900'de Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. 1908'e kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetler yaptı. 2'nci Meşrutiyetten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. "Peyman" gazetesini çıkardı. 1909'da Selanik'te toplanan İttihat ve Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı. Bir yıl sonra, örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. 1910’da kurulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadisi'nde sosyoloji dersleri verdi. Bir yandan da "Genç Kalemler" dergisini çıkardı. 1912'de Ergani/Maden (Diyar-ı Bekir) mebusu olarak Meclis-i Mebusan'a seçildi, İstanbul'a taşındı. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua'da yazılar yazdı. Bir yandan da Darülfünun-u Osmani'de (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri verdi.
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı. 1919'da İngilizler tarafından Malta Adası'na sürgüne gönderildi. 2 yıllık sürgün döneminden sonra Diyarbakır'a gitti, Küçük Mecmua'yı çıkardı. 1923'te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı, Ankara'ya gitti. Aynı yıl İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet meclisi'ne Diyarbakır mebusu olarak girdi. 1924'te kısa süren bir hastalığın ardından İstanbul'da öldü. II. Mahmut Türbesi haziresine gömüldü.
Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batı'dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamdı. Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batı'nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi. Toplumsal modeli, Emile Durkheim'in teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temelinde şekillendi. Bireyi temel alan liberalizm ile sınıfsız toplumu temel alan Marksizm'e karşı mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden solidarizmde karar kıldı. Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı. "Türkçülük" düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı.Ziya Gökalp önce Türkiye Türkçülüğü sonrasında Oğuzculuk daha sonra ise Turancılık fikirlerinin gerçekleşebileceğini düşünmüş her ne kadar bu ülkü uzak da olsa milletlerin böyle geniş ülkülerinin olmasının iyi olduğunu belirtmiştir.
Türkeş, 1936'da Kuleli Askeri Lisesi ve 1938'de Harp Okulu'nu bitirdikten sonra, 1939'da piyade asteğmeni olarak atış okuluna girerek buradan teğmen rütbesiyle mezun oldu. Muhteşem zekası ile herkesi büyülüyordu. Her zaman için iledddddri görüşlü bir beyfendi idi.1940'ta evlendi. Harp Akademisi'ne giren Türkeş, 1944'te yüzbaşı rütbesindeyken Nihal Atsız'la birlikte "Irkçılık-Turancılık" davasından yargılandı ve 9 ay 10 gün hapis cezası aldı. 1945 yılında Askeri Yargıtay kararıyla tahliye edildi ve 1947'de beraat etti. Orduya tekrar döndü. 1948'de Harp Akademisi'ni bitirdi. Daha sonra ABD'ye gönderildi ve burada Amerikan Harp Akademisi'ni ve piyade okulunu bitirdi. 1955-1957 yılları arasında Washington'da NATO Daimi Komitesi'nde Türk genelkurmayı temsil heyetinde görev yaptı. Aynı sırada uluslararası ekonomi eğitimi gördü. 1959'da Almanya'da Atom ve Nükleer Okulu'na gönderildi ve buradaki eğitiminden sonra albaylığa yükseldi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı NATO şube müdürü olarak atandı.
Kutsal davaların çilesi çoktur Bilen bilir bunun gayrısı yoktur. Çilekeşler aç kalır,kaypaklar toktur Ülkücülük şereftir şereften taviz olmaz Yerimiz MHP dir başka yuvamız olmaz
Sağda solda büyümek büyümekten sayılmaz Ülkü şerbeti içen başka adla anılmaz Ülkücüler kardeştir birleşirde ayrılmaz Ülkücülük şereftir şereften taviz olmaz Yerimiz MHP dir başka yuvamız olmaz
Terbiyeyi edebi ocaktan almadıkmı? Ocağı evimizden önceye saymadıkmı? Başbuğun yoluna biz baş koymadıkmı? Ülkücülük şereftir şereften taviz olmaz Yerimiz MHP dir başka yuvamız olmaz
Binlerce şehit verildi bu kutsal davaya Bunca el boşuna kalkmadıki havaya Bozkurtsa mutlak dönmelidir yuvaya Ülkücülük şereftir şereften taviz olmaz Yerimiz MHP dir başka yuvamız olmaz
En son DaRbé tarafından Perş. Ağus. 28, 2008 10:48 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | DaRbé Admin
Mesaj Sayısı : 159 Yaş : 30 Okuduğunuz Okul ? : Mehmet Emin Horoz Lojistik Anadolu Meslek Lisesi Mezun Olduğunuz Okul ? : Mustafa Pars i.ö.o Kayıt tarihi : 19/04/08
| Konu: ÜLKÜCÜLÜK..! Ptsi Nis. 21, 2008 7:36 pm | |
| Bozkurt nedir?
Bozkurt Türk milletinin sembolüdür. Birbirini takip etmis olan Türk nesillerinin ortak malı olan millî destan parçalarimizda, Türklere yol göstericilik yapan, Türkleri zaferlere götüren bir sembol...
Artik Bozkurt bir güç, orduya yol gösteren bir kılavuz, darda kalanlarin yardimina kosan bir Hizir, Hakan'a ve orduya ihtiyat, ihtimam ve temkin dersi veren bir hoca sembolüdür... Oğuz Han'la ve ordusu ile beraber savasan, orduya moral veren ve onu zaferden zafere kosturan bir faktördür. Savasçiligin, cesaretin, bir sembolüdür. O kurt olmaktan ziyade, kurda benzetilen bir kurtarici ve bir kahramandir. Bilgin ve akıllı bir Hakan'dır.
Neden Bozkurt?
Bu sualin cevabı herhalde Bozkurt�a ait özelliklerin, Türk�lerde bulunan özelliklerle örtüşmesi olabilir diye düşünülmektedir. Cesareti, esarete tahammül edemeyişi, kıvraklığı,tek eşli oluşu, Aile düzenine sadakati v.b gibi özellikler onun, atalarımız tarafından sembol seçilme nedenleridir. Her milletin tarihinde destanlar önemli yer tutar. Bilindiği gibi halk hikayeleri ve menkıbeler ağızdan ağıza söylenerek, nesilden nesile geçiyordu. Zamanla bu hikayeler yazıya dökülerek en sonunda zamanımıza kadar ulaşan destanları meydana getirdiler. Bu destanlar da Bozkurt�un çok önemli yeri vardı. Íngilizler için Aslan, Ruslar için ayı, Fransızlar için horoz, Íranlilar için Pars, yahut kaplan, Japonlar için ejder ne ise, Türkler için de Bozkurt odur
Bozkurt Destanı
''...Türkler'in ilk ataları Batı Denizi'nin batı kıyısında otururlardı. Türkler, Lin adlı bir ülkenin ordularınca yenilgiye uğratıldılar. Düşman çerileri bütün Türkleri erkek-kadın, küçük-büyük demeden öldürdüler. Bu büyük ve acımasız kıyımdan yalnızca 10 yaşlarında bulunan bir oğlan sağ kaldı geriye. Düşman askerleri bu çocuğu da buldular ama onu öldürmediler; bu yaşayan son Türk'ü acılar içinde can versin diye, kollarını ve bacaklarını keserek bir bataklığa attılar. Düşman hükümdarı, çeri (asker) lerinin son bir Türk'ü sağ olarak bıraktığını öğrendi; hemen buyruk verdi ki bu son Türk de öldürüle ve Türkler'in kökü tümüyle kazına... Düşman çerileri çocuğu bulmak için yola koyuldular. Fakat dişi bir Bozkurt çıktı ve çocuğu dişleriyle ensesinden kavrayarak kaçırdı; Altay dağlarında izi bulunmaz, ıssız ve her tarafı yüksek dağlarla çevrili bir mağaraya götürdü. Mağaranın içinde büyük bir ova vardı. Ova, baştan ayağa ot ve çayırlarla kaplıydı; dörtbir yanı sarp dağlarla çevrili idi. Bozkurt burada çocuğun yaralarını yalayıp tımar etti, iyileştirdi; onu sütüyle, avladığı hayvanların etiyle besledi, büyüttü. Sonunda çocuk büyüdü, ergenlik çağına girdi ve Bozkurt ile yaşayan son Türk eri evlendiler. Bu evlilikten 10 çocuk doğdu. Çocuklar büyüdüler; dışarıdan kızlarla evlenerek ürediler. Türkler çoğaldılar ve çevreye yayıldılar. Ordular kurup Lin ülkesine saldırdılar ve atalarının öcünü aldılar. Yeni bir devlet kurdular, dört bir yana yeniden egemen oldular. Ve Türk kaganları atalarının anısına hürmeten, otağlarının önünde hep kurt başlı bir sancak dalgalandırdılar...''
Bu efsaneden anlaşıldığına göre, Türkler'in ilk yurtları, Orta Asya'nın batısına yakın bir yerlerde idi. Türkler, Turfan'ın kuzey dağlarına daha sonra göçmüşlerdi.
Çin tarihlerinin de yazmış olduğu Bozkurt destanı, burada bitmektedir. Çinliler daha sonra nelerin olduğunu açık olarak yazmıyorlar. Bu efsanenin son bölümü, Ergenekon Destanı'dır. Ergenekon Destanı, Cengiz Han çağında moğollaştırılmıştır. Ancak bu efsanenin kökleri ve ana motifleri, açıkça Kök Türkler ile ilgilidir. Kök Türk Devleti, MS 6.yy.dan itibaren bir cihan imparatorluğu olmuş ve 200 yıl yaşamıştır. Böyle büyük ve güçlü bir devletin, ilkel Moğollar'dan bir efsane alıp kökenlerini ona dayandırması mümkün değildir. Ayrıca, Ergenekon Destanı'nın ana motiflerinden biri, Demirci'dir. Destanda demirci, dağda demir madeni bulur ve Türkler bu demir madenini eriterek Bozkurt'un önderliğinde Ergenekon'dan çıkarlar. Unutmamak gerekir ki, Göktürkler'in ataları da demirci idiler. Onlar en iyi çelikleri işler, başka devletlere silah olarak satarlardı. Göktürkler'in ataları, demir cevherleriyle dolu dağların eteklerinde türemişler, demirleri eriterek yeryüzüne çıkmışlardı. Sonradan kendilerinin de demirci olmaları bundan ileri gelmektedir. Oysa Moğollar, demirciliği bilmezlerdi. Cengiz Han zamanında Moğollar'ın yanına gelen bir Çin elçisi, o çağda bile Moğollar'ın ok uçlarını taştan yaptıklarını, demir işlemeyi bilmediklerini belirtir. Moğollar demir işlemeyi, Cengiz Han zamanında Uygur Türkleri'nden öğrenmişlerdir. Ayrıca Bozkurt, Türkler'in kutsal hayvanıdır. Moğollar'ın kutsal hayvanı köpektir.
ATATÜRK VE BOZKURT
Atatürk bir Bozkurt'tur.
Yedi Düvel Türk topraklarını dört bir taraftan işgal etmiş iken o, Türk Milletinin önüne düşmüş, yol göstermiş ve Anadoluda bir kurtuluş yürüyüşünü başlatmıştır.
Yıllar süren Kurtuluş Savaşının sonunda düşman mağlup edilmiş ve Türk Milleti yeniden bir vatan cografyasına sahip olmuştur.
Bozkurt Atatürk bu vatan cografyasında yeni bir devlet kurmuş ve adını Türkiye koymuştur.
O bir Türk milliyetçisidir.O BİR BOZKURTTUR !...
Atatürk'e hediye edilen Bozkurt heykeli.
Ağustos 1926 gecesi Türkiye'nin ''Bozkurt'' adlı yolcu gemisi, Fransız ''Lotus'' gemisi ile Ege Denizi'nde çarpışır. Bozkurt gemisi batar ve 8 Türk denizcisi boğularak ölür. Ertesi gün, İstanbul'a gelen Lotus gemisinin kaptanı tutuklanır ve Türk mahkemelerince 80 gün hapis cezasına çarptırılır. Lotus gemisinin kaptanının karşı çıkışları sonucu dava, Lahey Sürekli Adalet Divanı'na intikal eder. Lahey Sürekli Adalet Divanı, 7 Eylül 1927'de, Türkiye'nin hukuka aykırı davranmadığına karar verir. Bu kararla birlikte ''Geminin adı ve Türk milletinin milli simgesi, Türk özgürlük ve bağımsızlığının timsali olmasından ötürü'', Türk heyetine, Atatürk'e verilmek üzere tunçtan bir Bozkurt heykeli armağan edilir. Bu davadan dolayı, dönemin adalet bakanı Mahmut Esat'a, Atatürk tarafından Bozkurt soyadı verilmiştir.
Hatta küçük izcilere yavrukurt ismini bizzat kendisi taktı. Hakkında yazılan bazı kitaplarda kendisinden Bozkurt olarak bahsedildiğini biliyoruz...Bu belgelerden biri de aşağıda Ankara Ulus�ta bulunan Atatürk heykelinin kaidesindeki bozkurt başı dır.
Atatürk Zamanında basılan Bozkurt resimli para ve pullar.
Atatürk, kurduğu devletin Türk adı, Türk dili, Türk kültürü ile yaşamasını istemiştir. Bunun için Türk Milletinin sembolü olan Bozkurtu, Türk devletinin parasınave pullara bastırarak, Bozkurt adını her yerde kullanarak yeniden Türk kültürüne yerleşmesine öncülük etmiştir. | |
| | | DaRbé Admin
Mesaj Sayısı : 159 Yaş : 30 Okuduğunuz Okul ? : Mehmet Emin Horoz Lojistik Anadolu Meslek Lisesi Mezun Olduğunuz Okul ? : Mustafa Pars i.ö.o Kayıt tarihi : 19/04/08
| Konu: ÜLKÜCÜLÜK..! Ptsi Nis. 21, 2008 7:36 pm | |
| BAŞBUĞ KİMDİR?
Olmadı lakin olamaz hiçbir lider, ona eş Türkün son başbuğuydu Alparslan Türkeş
Seksen yıllık ömrünü millete adamıştı Zevke, sefaya dalmadı çileyle arkadaştı
Fikrinde de zikrinde de bir başkalık vardı Gençliğe devlet,millet sevgisi aşılardı
Üç mayıs dokuzyüz kırkdörtte başladı Sürgünlerle ve hapislerle geçen hayatı
Türkçülük Turancılık davasında yargılandı İşkenceler yapıldı, tabutlukta sorgulandı
Yirmiyedi mayıs ihtilalinin, kudretli albayıydı Yüreğinde aşk vardı ,Türk milletine sevdalıydı
İhtilal komitesinde, ayrılıklar oluşunca anladı Kendi niyeti başka komitenin ki bambaşkaydı
Emekliye sevk edilerek Hindistan’a sürgün gitti Bu işi tertipleyenler zannetti ki Türkeş’in işi bitti
Sürgünden dönünce kolları hemen sıvadı Millete hizmette, tek araç politikaydı
Cumhuriyetçi Köylü millet partisine törenle katıldı Yapılan kongre sonucunda genel başkan yapıldı
Partinin adını milliyetçi hareket olarak değiştirdi Amblem olarak kırmızı zeminde üç hilal seçildi
Türk gençliğine bir ideal bir ülkü vermek lazımdı Ülkü ocakları kuruldu, dokuz ışık doktrini yazıldı
Yetmişli yıllarda terör olayları durmadan artıyordu Bölücüler karşılarında ülkücü gençleri görüyordu
Devlet yetkililerini uyarıyordu Başbuğ Türkeş Ama azalmıyordu terör azalmıyordu keşmekeş
Türk milletinin fidan gibi gençleri bir bir ölüyordu Başbuğ Türkeş buna üzülüyor için için ağlıyordu
Millet, milliyetçi harekete itibar etmeye başlamıştı Durumdan hoşnut olmayanlar düğmeye basmıştı
Eylül onikiyi gösterirken takvim yaprakları Ankara’da dolaşıyordu ihtilalin tankları
Türkeş ve Gençleri tutuklanarak hapse alındı Ne kimselere kırgın ne de kimseye dargındı
Dimdik ayaktaydı yapılan suçlamalar karşısında Hainlerle aynı kefeye kondu acısı vardı bağrında
Savunmasını verdi yiğitçe o kutlu davanın dimdik Dedi savcı Soyer’ e hiç kimsenin önünde eğilmedik
Çileli yedi yıl bitti ve kaldığı yerden devam etti Bu kutsal dava ona atalardan miras, emanetti
Gençlerini aldı tekrar hemen ele, eğitti onları Tekrar tütmeye başladı Türk’ün ülkü ocakları
Hiç durmadı, yılmadı o yaşına rağmen çalıştı Onun için ölüm bir bitiş değil sevgiliye varıştı
Eminim şimdi cennet bahçesinde, Alp-erenlerle Hasret gideriyordur o, aşk ve muhabbet ile | |
| | | DaRbé Admin
Mesaj Sayısı : 159 Yaş : 30 Okuduğunuz Okul ? : Mehmet Emin Horoz Lojistik Anadolu Meslek Lisesi Mezun Olduğunuz Okul ? : Mustafa Pars i.ö.o Kayıt tarihi : 19/04/08
| Konu: ÜLKÜCÜLÜK..! Ptsi Nis. 21, 2008 7:38 pm | |
| ALPARSLAN TÜRKEŞ (BAŞBUĞ) SÖZLER
Hepiniz birer Türk Bayrağısınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.
Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz...
Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.
Millî kalkınmamızı gerçekleştirmek, her Türk ferdini hür yapabilmek için Türk Milletini yeniden kurmak zorundayız. Vatandaşlarımız arasında parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.
Başarı için muntazam plânlı çalışma yapmak lâzımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağız.
Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.
Alınan görevleri yapmak ve yapıldığını takip etmek lâzımdır. Millet hayatında başarı devamlılığa bağlıdır.
Kendinizi küçük görmeyiniz. Sizler büyük kuvvetsiniz. Vazifenizi hiçbir zaman unutmayınız. Kuvvet birliktir. Dâvamızın geleceği birliktedir. Birlik, beraberlik içinde olmaktır.
Komünist sistemlerde halkın esaret altında oluşunun sebebi bir mülk sahibi olamamasıdır. Hürriyetin tek garantisi mülkiyettir.
Bizim savunduğumuz Dokuz Işık'çı sistemin hedefi Türk Milletinin her ferdini mülk sahibi yapmaktır.
İnsanlık âleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü demektir.
Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.
Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.
İslamiyet'i ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.
Türkün en önemli vasfı teşkilâtçılığıdır.
İnsanlar; yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya ASLA müsaade, müsamaha etmezler.
Ahlâkçılık anlayışımız, Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.
Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek... Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz, aşağıdan bakacaksınız.
Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti'nin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz. Türk Töresinin en önemli bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak...
Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez
TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.
Fikir, iman, ülkü aşkı ... İnsanları güçlü yapan bunlardır.
Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.
Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.
Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.
Türk aydınları için Batı'nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez."
Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.
Gençliğimizi büyük bir savaş beklemektedir. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir savaş.
Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır
RUHU SAD MEKANIN CENNET OLSUN BASBUGUM
4 nisan gecesi saat on kırkbeş Gönülleri yaktı bu kör ateş Bu giden son başbug ALPARSLAN TÜRKEŞ BASBUGUM GÖNLÜMÜZDESIN cCc
BASBUGLAR ÖLMEZ.. | |
| | | bnym Yeni üye
Mesaj Sayısı : 2 Kayıt tarihi : 23/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Çarş. Nis. 23, 2008 11:29 pm | |
| Ben bir ülkücü olarak bu bilgileri verdiin için seni kutluyorum | |
| | | BaYHackeR Moderatör
Mesaj Sayısı : 42 Nerden : .::C€h€nn€md€N::. Kayıt tarihi : 22/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 2:16 pm | |
| CcC_ÜlkümüZ Göklerde Dalgalanan Bir SancaK ALLAH'IN HuzurundA Eğiliriz Biz AncaK_CcC | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 2:50 pm | |
| aynen bu bilgileri werdigin için tebrıkler canım :D | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 2:52 pm | |
| Ülkücüler ipeğe sarılmış çeliktir...
Ve tarih bir gün, acz içinde kıvrana kıvrana şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilemediğini yazmak zorunda kalacaktır...
Türklüğün vicdanı bir, dini bir, vatanı bir. Fakat hepsi ayrılır, olmazsa lisanı bir...
Ülkü uğrunda gönüller delidir, Kişiler ülkü uğrunda ölmelidir... | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 2:53 pm | |
| Durma düşman durma, gücünü artır, Türklüğün başına hakaret yağdır. Uyuyan bir kavme bu felaket azdır, Vur eski kölesi utandır onu, Bırakma uyusun, uyandır onu!..
Uluna da bozkurtlarım, uluna. Uluna da ince aylar doluna. Gafil durup güvenirsen soluna, Başın üzre sefil baykuş öttü bil! Öz yurdunu iki pula sattı bil!..
Sen bendini yıkan asi su, Sen engel tanımayan rüzgar, Sen Ergenekon dağından doğan güneş, Sen ALLAH' ın iman ve bilek gücü ile donattığı şanslı kul... Senin adın TÜRK!.. | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 2:54 pm | |
| Yıkıldın, yakıldın devrim dediler, Soysuzlaştırıldın evrim dediler, Bozkurt'a it, ite yavrum dediler, Kalk, doğrul, yerinden yürü. Geç öne! UYAN EY TÜRK KENDİNE DÖNMEYİ DENE!..
Yüksel Türk! Senin için yükselmenin hududu yoktur...
Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister, Büyük devlet kurmak için büyük kan ister...
Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür, Namert sürünmektense, erkekçe ölüşümdür...
Namus lekesi değil bu alnımda gördüğünüz. Vurulmuş düşmüşüm güpegündüz... | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 2:55 pm | |
| İdealler yıldızlar gibidir. Onlara belki ulaşamazsınız ama bakarak yönünüzü tayin edebilirsiniz... Zafer, asla mahvolduklarını zannedenler tarafından kazanılamaz...
Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ
Dalından kopan yaprağın akibetini rüzgâr tayin eder... | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 2:57 pm | |
| İTTEN POST KÜRTTEN DOST OLMAZ !!! CcC_YESIL_CcC
EL ÖPEREK TARİKAT ADAMI, YALAKALIK YAPARAK TA SİYASET ADAMI OLANLARA İNAT, ADAMIN ADAMI DEYİL DAVAMIZIN ADAMIYIZ
EGİL KULAK VER CEDDİNE TÜRKE KEFEN BİÇMEK KİMİN HADDİNE AVRUPADAN ÇİN SEDDİNE REHBER KUR'AN HEDEF TURAN
En son Pa[TR]'oN tarafından Perş. Nis. 24, 2008 2:59 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 2:58 pm | |
| Gülmeyi unuttum gülemiyorum,
Türküm ezilmem ezemiyorum,
Esire iskence edemiyorum,
Dogru yoldan çıkamıyorum,
Ülkeme ülküme bağlıyım ben,
Verdigim sözden dönemiyorum,
Türküm,
Türkden başkasını sevemiyorum,
Yeminim var allahıma,
Ülkemi Satamıyorum..! | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 2:59 pm | |
| Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan, Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir; TURAN... | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 3:00 pm | |
| Düşmanın ülkesi viran olacak, Türkiye büyüyüp "TURAN" olacak. | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 3:00 pm | |
| " Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını bugünden kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir... Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir , özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak . Dil bir köprüdür. İnanç bir köprüdür. Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (dış Türklerin) bize yakınlaşmasını bekleyemeyiz . Bizim onlara yaklaşmamız gerekli..."
Mustafa Kemal ATATÜRK ( 29 ekim 1933 ) | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 3:01 pm | |
| Zafer ülkü kaynağının çeşmesidir, Zafer gönüllerin birleşmesidir. Gönülleri birleşenler, selam sizlere, Uzaktan dertleşenler, selam sizlere. | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 3:01 pm | |
| Tükürün cephe-i lâkaydına şarkın, tükürün, Kuşkulansın, görelim gayretleri halkın, Tükürün milleti alçakça vuran darbelere, Tükürün onlara alkış tutan kahpelere!.. | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 3:03 pm | |
| Haydi artık dinsin ızdırapların, Ufuklardan şanlı bir gün doğacak yarın, Güzellikle, sıcaklıkla ve ihtişamla... Kumandasız hazır olup onu selamla! Gönlündeki yaraların kanını dindir! Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir... | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 3:04 pm | |
| Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı, Türküm; Bu ad her ünvandan üstündür. Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı, Türk Milleti bir bölünmez bütündür. | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 3:04 pm | |
| Ve tarih bir gün, acz içinde kıvrana kıvrana şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilemediğini yazmak zorunda kalacaktır... | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 3:04 pm | |
| Ne kaya kaleler, ne demir kapılar, ne çelik silahlar yolunu kesmeyecek. Yarı cihan ümmetiyle döğüşeceksin. Ezdikçe mağrur, ezildikçe meyyus olma! Daima didin ve öğren, daima iste ve yüksel! Adil ve rahim ol! Korkutmaktan ziyade sevdirmeye çalış!..
SaygılarımLa!.. | |
| | | DaRbé Admin
Mesaj Sayısı : 159 Yaş : 30 Okuduğunuz Okul ? : Mehmet Emin Horoz Lojistik Anadolu Meslek Lisesi Mezun Olduğunuz Okul ? : Mustafa Pars i.ö.o Kayıt tarihi : 19/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Perş. Nis. 24, 2008 3:13 pm | |
| bu paylaşımlar için saol teşekürler | |
| | | BaYHackeR Moderatör
Mesaj Sayısı : 42 Nerden : .::C€h€nn€md€N::. Kayıt tarihi : 22/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Paz Nis. 27, 2008 10:38 pm | |
| RehbeR Kur'aN HedeF TuraN | |
| | | Pa[TR]'oN Forum Acemisi
Mesaj Sayısı : 41 Kayıt tarihi : 21/04/08
| Konu: Geri: Ülkücülük.. Ptsi Nis. 28, 2008 1:40 pm | |
| | |
| | | | Ülkücülük.. | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|